Hukuk Doktora Programı / Law PhD Program
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11413/466
Browse
Browsing Hukuk Doktora Programı / Law PhD Program by Title
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Open Access Adi Ortaklıkta Yönetim ve Temsil(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) GÖKDEMİR, EGEMEN; Merih Kemal Omağ6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620. ile 645. Maddeleri arasında Adi Ortaklık hükümleri yer almaktadır. Adi ortaklığın kendine has birtakım özellikleri bulunmaktadır. Adi ortaklık ortaklıklar hukukumuzun temel ortaklık yapısını oluşturmaktadır. Uygulamada en çok kullanılan ortaklık türü olma özelliği bulunmaktadır. Adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Tüzel kişiliğinin bulunmaması nedeniyle adi ortaklık ortaklıklar hukuku içerisinde özel bir yerde bulunmaktadır. Adi ortaklığın kendine has özelliği olarak yer alan -tüzel kişiliğinin olmaması- durumu çeşitli sonuçlara yol açmaktadır. Bunlardan biri tüzel kişiliğin yokluğu sonucunda organsal olarak temsilin mümkün olmamasıdır. Adi ortaklıkta temsil konusunun nasıl gerçekleşeceği ve temsile bağlı olan sonuçları konusunda Türk Borçlar Kanunu 637. madde ve 638. maddelerinde düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca Türk Borçlar Kanunu'nda yer alan temsile dair genel nitelikte yapılan düzenlemelerin özelliğine uygun düştüğü ölçüde adi ortaklığa uygulanması durumu da söz konusudur. Adi ortaklık yönetim organına ve temsil organına sahip olmayan bir ortaklık türüdür. Adi ortaklıkta yönetim konusu iki yönlüdür. Yönetimin iç yönü ve dış yönü olmak üzere iki yönü bulunmakta olup, iç ilişkide ortaklar arasında hüküm ifade eden ilişki "karar", dış ilişki ise alınan kararın icrasına yönelik "temsil" olarak adlandırılmaktadır. Türk Borçlar Kanunu'muzda adi ortaklıkta yönetim ve temsili birbirinden ayrılmış yönetim kanunun 625. maddesinde, temsil ise 637. maddesinde düzenlemiştir. Çalışmamızda adi ortaklıkta yönetim ve temsil konuları ele alınmıştır. Çalışmamız içerisinde üç bölüme ayrılarak inceleme yapılmıştır. Birinci bölümde, "adi ortaklık sözleşmesi" başlığı altında, adi ortaklığın tanımı, temel özellikler kuruluşu ve özel görünüş şekilleri ile ilgili olarak genel açıklamalar yapılmıştır. Çalışmamızın ikinci bölümünde, "adi ortaklıkta yönetim" başlığı altında adi ortaklıkta yönetim, adi ortaklığa hakim olan ilkeler, yönetim yetkisinin kazanılması, yönetim yetkisinin sınırı, yöneticinin hak ve borçları, yönetim yetkisinin sınırlandırılması, kaldırılması ve yönetici ortakların diğer ortaklarla arasındaki ilişkilerden bahsedilmiştir. Son bölümde "adi ortaklıkta temsil" başlığı altında adi ortaklıkta dolaylı temsil, doğrudan temsil, temsil karinesi, yetkisiz temsil ve temsilin sonuçları konularına değinilmiştir.Publication Open Access Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Yüklenicinin Temerrüdü Halinde İş Sahibinin Seçimlik Hakları(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) ÇETİNKAYA, VOLKAN; Maya Turgut ÖzBu tezin konusu olarak, ülkemizde yaygın bir biçimde uygulama alanı bulan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde sıklıkla karşılaşılan bir durum olan yüklenici temerrüdü halinde iş sahibinin sahip olduğu seçimlik haklar olarak seçilmiştir. Bu cümleden olmak üzere: konunun çerçevesini çizmek bakımından arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde şekil şartı eksikliğinin sonuçları, Yargıtay'ın dürüstlük kuralı çerçevesinde şekil şartı eksikliğinin ileri sürülmesini sınırlandırdığı haller ve geçersiz sözleşmelerin tasfiyesi, iş sahibi sayısının birden fazla olması durumunda arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin kurulması ve sona erdirilmesi hususlarındaki Yargıtay uygulaması belirtilmiş; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerini ani edimli ya da sürekli sözleşme olarak kabul eden öğretideki görüşler, Yargıtay içtihatları ve bu konudaki kanaatlerimiz ile birlikte açıklanmıştır. Yüklenicinin temerrüdü nedeniyle iş sahibinin yüklenicinin ediminin ifasından vazgeçip müspet zararını talep edebilmesine ilişkin yasal hakkının, Yargıtay'ın ifasına başlanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde mübadele teorisini uygulanması gerektiği hususundaki içtihatları nedeniyle kullanılamaz hale getirilişine ilişkin mevcut uygulamaya ve bu uygulamaya yönelik eleştirimize yer verilmiştir. Özellikle tam iki taraflı sözleşmelerde temerrüt, gecikmeden kaynaklanan zararın tazmini, cezai şart, nama ifa, sözleşmeden dönülmesi, ileri etkili fesih, müspet ve menfi zarar kavramları, öğretideki görüşler ve Yargıtay içtihatları ışığında değerlendirilmiştir.Publication Open Access Ceza Hukukunda Yeni Boyutlarıyla Erteleme(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı, 2008-08) Töngür, Ali Rıza; Prof. Dr. Durmuş TezcanBu çalışmanın konusu, ceza yargılamasının farklı aşamalarındaki erteleme türleridir. Amaç, aynı zamanda iyi birer ceza politikası aracı da olan bu kurumların, karşılaştırmalı hukuk ve ulusal hukukumuzdaki yapısı, uygulama yöntemleri ve sonuçlarını araştırmaktır. Ceza yargılamasının farklı aşamalarında erteleme, en geniş anlamıyla; suç faili hakkında kamu davasının açılmasının, duruşma yapılmasının, mahkûmiyet hükmü verilmesinin veya mahkûmiyet hükmü açıklanmışsa infazının, belirlenen denetim süresi içinde göstereceği iyi hale bağlı olarak ertelenmesini veya hükümlülüğün gerçekleşmemiş ya da cezasının infaz edilmiş sayılması sonucunu meydana getirmesidir. Yapılan bu tanım, koşul ve uygulanma yöntemleri birbirlerinden farklı olmakla birlikte, sonuç olarak her biri erteleme türü olan, ?kamu davasının açılmasının ertelenmesi, duruşmanın ertelenmesi, hükmün açıklanmasının ertelenmesi/ geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi kurumlarını kapsar. Anılan bu yapılanmalar, XIX. Yüzyıl sonuna kadar, en iyi yaptırım biçimi olduğuna inanılan hapis cezasının, suçluların ıslahında, sanıldığı kadar etkili olmadığının anlaşılması ile ortaya çıkan alternatif arayışların sonucu olarak gelişmişlerdir. Bu doğrultuda özellikle, basit suçlar nedeniyle hükmedilen kısa süreli sayılabilecek hapis cezalarının, faili ıslah etmediği aksine, daha nitelikli suçlar isleyen mükerrir ve damgalanmış bir suçlu haline getirdiğinin anlaşılması uzun sürmemiştir. Yargılamanın farklı aşamalarındaki erteleme kurumları, ilk defa kasıtlı bir suç isleyen ve kısa süreli hapis cezasına çarptırılan sabıkasız kişilerin, hapishanelerin suç okulu olarak da adlandırılan olumsuz ortamından uzak tutulması, devletin infaz külfetinden ve mahkemelerin is yoğunluğundan kurtarılması amaçlarının gerçekleştirilmesinin yanı sıra, cezanın genel ve özel önleme amaçlarını da gerçekleştirebilecek iyi birer ceza politikası aracıdırlar. Ayrıca bu kurumlar, yapılarında var olan onarıcı adalet anlayışı sonucu, ceza hukukunda sanık karsısında ihmal edilen mağdurun tekrar hatırlanmasını ve suç nedeniyle oluşan zararlarının giderilmesini sağlayarak, toplum barışına katkıda bulunan yapılanmalardır. Anglo-Amerikan Hukuk Sistemi kaynaklı olan, kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve hükmün açılanmasını geri bırakılması kurumları, ceza muhakemesi hukuku içinde yer alırken; Kıta Avrupası Hukuk Sistemi kaynaklı olan cezanın ertelenmesi kurumu, bir ceza hukuku yapılanmasıdır. Bu kurumlar, koşulları, nitelikleri, uygulanma şekilleri ve sonuçları yönünden farklılık gösterirler. Kamu davasının açılmasının ertelenmesine, hem idari hem de yargısal özellikleri yapısında barındıran savcılık makamı, soruşturma aşamasında karar verirken; hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesine, tamamıyla yargısal nitelikli mahkemeler tarafından kovuşturma aşaması sonunda karar verilir. Doktrinde ertelemenin, ceza hukukunun yaptırımlar sistemi içinde, cezaların ve emniyet tedbirlerinin yanı sıra, üçüncü bir iz olduğu da savunulmaktadır. Yargılama dışına çıkarma (diversion) yöntemlerinin yanı sıra, kamusal cezaların da bir kısım özelliklerini taşıyan yargılamanın farklı aşamalarındaki erteme türlerinden, cezanın ertelenmesi kurumuna, Türk Ceza Hukuku yabancı değildir. Anılan kurum, Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana hukukumuzda uygulanmaktadır. Ne var ki, kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması için aynı şeyi söyleyebilmek mümkün değildir. Yirminci Yüzyılın ortalarında, Kıta Avrupası Hukuk Sistemine yerleşen bu kurumlar, ulusal mevzuatımızda ilk kez, 2005 yılının ortalarında Çocuk Koruma Kanunu ile yer bulabilmiştir. Yargılamanın farklı aşamalarındaki erteleme kurumları ile birlikte es zamanlı olarak getirilen ve anılan kurumlar için son derece önem arz eden denetimli serbestlik sistemi de ceza hukukumuz için ayrı bir kazanım olmuştur. Çalışma, yargılamanın farklı aşamalarındaki erteleme türleri ve denetimli serbestlik sistemi bakımından, mevzuatımızda yasanan süratli gelişmenin, uygulamaya beklenildiği ölçüde yansıyamadığını ortaya koymuştur. Topluma, mağdura ve suç failine önemli kazanımlar sağlayabilecek ve mahkemelerin de is yoğunluğunu azaltabilecek olan bu kurumların, etkili biçimde kullanılabilmesi için gereken alt yapının kurulması ve uygulayıcıların eğitilmesi için gayret gösterilmesi gerektiği inancındayız. Anahtar Sözcükler : Cezanın Ertelenmesi, Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Onarıcı Adalet, Denetimli Serbestlik.Publication Open Access Kiracının Kira Bedelini Ödememesinin Hukuki Sonuçları(İstanbul Kültür Üniversitesi, 2022) DİLBAZ, MİKAYİL; Cem AkbıyıkBu çalışmamızda genel olarak kira sözleşmesinin unsurları ve taraflarına, özel olarak ise kiracının kira bedelini ödemede temerrüde düşmesine değindik. Çalışmamız genel olarak üç tane ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde genel olarak kira sözleşmeleri üzerinde durulmakta, kira sözleşmeleri çeşitli hususlar bakımından detaylı bir şekilde incelenmektedir. İkinci bölümde, kira sözleşmesinin taraflarına genel olarak ve taraflarıyla ilgili çeşitli hususlara açıklık getirilmektedir. Üçüncü ve son bölümde ise ayrıntılı olarak kiracının temerrüdü ve kiracının temerrüdünün sonuçları değerlendirilmektedir. Bu hususlara Yargıtay kararları ile de açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Özellikle kiracının asli edim yükümlülüğü olan kira bedelini ödeme borcu uyuşmazlık oluşturan en önemli konulardan birisidir. Ödemelerin ne şekilde yapılması gerektiği, yapılmaması halinde hangi yaptırımlarla karşılaşılacağı bu çalışma ile irdelenmektedir. Çalışmamız bu kapsamda hem kiracının hem de kiraya verenin ilgilendiği bilgilere değinmektedir.Publication Open Access Kriminolojik değerlendirmeler ışığında ceza hukukunda fücur(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı, 2016-02) Tütüncü, Efser ErdenBu çalışmanın amacı akrabalar arasındaki cinsel ilişkileri ifade etmek üzere kullanılan ve Türk Ceza Hukuku'nda bugüne kadar yeterice tartışılmamış olan fücur konusunu tartışmaya açmaktır. Bu bağlamda mukayeseli hukuktaki düzenlemeler incelenerek, Türk Ceza Hukuku'nda bu konuda yapılacak bir düzenlemenin nasıl olması gerektiği yönünde görüşler ortaya konmuştur. Ayrıca İstanbul ölçeğinde fücur konusunda bir alan araştırması (anket çalışması) gerçekleştirilmiş ve elde edilen veriler tablolar halinde sunularak yorumlanmıştır.Publication Open Access Rekabete aykırılıkların özel hukuk alanındaki sonuçları ve rekabete aykırılıktan dolayı uğranılan zararın tazmini(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Hukuk Anabilim Dalı / Özel Hukuk Bilim Dalı, 2016) Öztürkler, Mahmut; Öztürk Akkartal, HanifeRekabetin korunması hakkındaki kanunda piyasadaki rekabetin olumsuz etkilenmemesi için yasak hükümler getirilmiştir. Bu hükümlere aykırı yapılan anlaşma, uyumlu eylem ve kararlar geçersizdir ve zarar görenler zararların tazmini için dava açabilirlerPublication Open Access Türk vergi usul hukuku'nda re'sen araştırma ilkesi(İstanbul Kültür Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı, 2016-02) Güneş Karaçoban, TuğçeÇalışmamızın konusunu, Türk Vergi Usul Hukuku'nda re'sen araştırma ilkesinin hukuki temeli, amacı, anlamı ve vergi idaresinin sahip olduğu özel usuller çerçevesinde ilkenin somutlaştırılması oluşturmaktadır. Özellikle, bu adla açık bir düzenlemeye konu edilmemiş olan ilkenin, hukuki temelini Anayasa, kanunlar ve idari düzenlemelerden aldığı, amacının Anayasa'ya uygun vergilendirme, anlamının ise vergi usulünün – son sorumlu olarak - vergi idaresi tarafından yürütülmesi olduğunun tespiti çalışmamızın temelini oluşturmaktadır. Burada hedef, daha önce Türk vergi usulü bakımından hiçbir çalışmaya konu edilmemiş olan ilkenin, varlığı, amacı, anlamı ve vergi idaresinin sahip olduğu özel usullerle bazı özel vergi türleri bakımından nasıl somutlaştığını açıklığa kavuşturmaktır. Method olarak çalışmamızda ele alınan konular, yeni düzenlemeler de göz önünde bulundurularak, ülkemiz hukuk sistemi açısından ve bazı ülke örnekleri üzerinden değerlendirilmiş ve içtihatlardan da yararlanılarak, öğreti ve uygulamayı esas alan bir çalışma hedeflenmiştir. Türk Vergi Usul Hukuku bakımından hiçbir esere konu edilmemiş olan re'sen araştırma ilkesinin tüm boyutlarıyla açıklığa kavuşturulması konularında çalışmamızın yararlı olabileceği düşüncesindeyiz.